Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu açıklamada Öğretmen Akademisi adlı program konusunda çalışmaların devam ettiğini açıklamıştı.
Konuyla alakalı detaylar ortaya çıkmaya başladı.
Eğitimci Yazar Yasin Görmüş sosyal medya üzerinden yapmış olduğu açıklamada:
Söz konusu programın Hizmet içi Eğitim şeklinde değil de atanmış öğretmenlerin şehri tanımasına yönelik eğitimsel olacağını belirtti. Öğretmenlerimiz akademisyenler tarafından seminerler olacak. Seminerlere katılım ise gönüllülük esasına dayalı olacak. Söz konusu akademiyle alakalı detayların ise İl Müdürlükleriyle paylaşıldığı ifade edildi.
Bunun yanı sıra Türkiye Gazetesinden Mahmut Özay’ın haberine göre;
MEB, Millî Eğitim Akademisi ile büyüyen krize neşter vurmak istiyor. Kanuni altyapısı noktalanan akademinin nisan ayında kurulması hedefleniyor. Akademi ile beklentiler, öğretmenliğe kaynak teşkil eden fakültelerle başta olmak üzere, üniversitelerle bakanlık arasında ilişkiyi kurumsal hâle getirmek. Akademisyenler ve hocaların ‘Görüşlerimiz ciddiye alınmıyor’ endişelerini gidermek.
Öğretmenlere çalıştığı şehirdeki cemaat ve tarikatlara mesleki eğitim adı altında ziyaret mi yaptıracaklar?
Akademisyen mi var sor bi akademisyen kaç defa derse girmiş o öğretmenin halinden anlayacak ün. gür çık yaparak saatlerce kitap okuyarak konuşmakla akademisyen olunmaz öğretmen ne yaşıyor bunların nerden bilecek. Bir akademisyenin branşına göre en az on yıl meslekte dirsek çürütmesi lazım. Ömründe birinci sınıfa hiç girmemiş bir akademisyen öğretmen yetiştirecek
Akademi işi sonra gelir. Öğrencilere soruluyor sınıfta. Diğer mesleklerle birlikte ve ” kimler öğretmen olmak istiyor? ” cevap : Yok.
Bu mesaj yeter sanırım.
Hani vaadedilen haklar. Sayın bakan- bakmayan unutturdu hepsini. Biz de sarız ya unutuverdik.
Akademisyenler 4 yıl eğitim verdi de bu öğretmenlere ne kattı.
Kendilerinin bilgisi teoriden öteye geçemez iken öğretmenlere vereceği çok birşeyi yoktur.
Gerçekten yazık.
Üniversite hocası dediğin liyakattan ariii.
Öğretmenlerin alım gücü artırılmalı ve özlük hakları iyileştirmeli.
Daha önce bu konudaki yorumumun yayınlanmasına rağmen, ısrar ediyorum… Şöyle ki bu “akademi” işini yenilikmiş gibi gündeme getiren kim(ler)? Pekii, aynı akademiyi ki yıllar önce kanun ile kurulmuş, hatta dekanı bile atanmıştı (Prof. Dr. Ramazan KAPLAN idi, araştırın isterseniz), kapatan kim(ler)? Yani, bir kurumu önce yok edip/kaldırıp, yıllar sonra, sanki yenilikmiş gibi, milletin bir kısmının balık hafızalı olmasından da yararlanarak, geri getirip, buna “reform” diyen kim(ler) acaba?