
Dershanelerin kapatılmasını sağlayan yasanın Anayasa Mahkemesinde görüşüldüğü şu günlerde hem yüce Mahkemeye hem de oluşacak yeni kabinede Milli Eğitim Bakanlığı koltuğu için Sn. Başbakana yine Rıza-i lillah için (!) mesaj için çabalar artarak devam etmektedir.
Kendilerine sorulduğunda bizler sadece hayır hareketiyiz diyen bu kesimin ülke siyasetiyle ilgili bu cüretkâr tutumlarının ortaya koyduğu tenakuzu sonraya bırakarak gündemle ilgili birkaç şey söylemekle söze başlayalım.
Akademik olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuş, doktorasını Anadolu Üniversitesinde İletişim Bilimleri alanında yapmış, bir iletişim profesörüdür.
Edebiyatçı olarak iki kitabı olan, çeviri eserleri olan, televizyon programcılığı ve yazarlık yapan bir entelektüel ve aynı zamanda usta bir mizahçıdır. 2013 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olmazdan evvel Hasan Celal GÜZEL, Turgut ÖZAL ve Yıldırım AKBULUT ve nihayetinde belediyeli yıllardan beri Recep Tayyip ERDOĞAN’a danışmanlık yapan bir siyasetçidir.
İnsan olarak ise yukarıda zikredilen edilmeyen ulusal ve uluslararası düzeyde birçok organizasyonda aktif görevler almış parlak bir geçmişi olmasına rağmen asla övünmeyen tevazu abidesi bir şahsiyettir. Peki, bu kadar üstün vasıflara sahip bir insan neden hedef haline getirilir. Çünkü dershaneler onun döneminde kapanma sürecine girmiştir. Aslında çok önceden başlayan ve çok geç kalınan bir iş onun döneminde nihayete ermiştir.
Üstelik tüm taraflarla yapılan görüşmeler neticesinde oluşan istekler karşılanarak, geçiş dönemi uzun bir zamana yayılarak ve teşvikler sağlanarak olabilecek en yumuşak geçiş Sn. AVCI sayesinde sağlanmıştır.
Dershaneler Burch’a (2009) göre “Gizli piyasalar”, Bray’a (1999) göre ise “gölge eğitim” sisteminin adıdır.
Heyneman’a (2011) göre özel dershaneler, Birleşmiş Milletler İnsan Halkları Bildirgesine bile aykırı olabilecek yapılardır.
2012 yılında, yaklaşık 1,3 milyon öğrenci ve elli iki bin öğretmenle eğitim veren dört bin kayıtlı özel dershanede (Tansel, 2013); Köprülü’ye (2012) göre SBS’ye hazırlama yıllık ortalama ücreti, 300 ile 2.250 ABD doları arasında, liselerin ilk üç yılındaki öğrenciler için 1.100 ile 3.300 ABD Doları arasında; lise son sınıf öğrencileri için ise 1.700 ile 5.600 ABD doları arasında değişen ücretlerin döndüğü devasa bir rant kapısıdır. Aynı dönemde bir yetişkinin yıllık ortalama asgari ücreti 5.000 ABD doları olduğu (Tansel, 2013) gözden kaçırılmamalıdır.
İddia odur ki dershaneler dar gelirli Anadolu çocuklarının önünü açmaktadır. Lee, Park ve Lee (2009)’ye göre yaygınlık durumları, kalite farklılığı ve uygulanan ücret politikaları sebebiyle özel dershaneler, sosyo-ekonomik eşitsizlikleri daha da artırabilmektedir. Anadolu’da imzaladıkları taksit senetlerini ödeyemedikleri için yüzlerce ailenin icraya verildikleri unutulmamalıdır.
Hayırsever (!) patronlar için bu denli rant sağlayan dershaneler, burada çalışan öğretmenler için çağdaş sömürgeler haline gelmiştir. Haftada 50 saatin üzerinde çalışan öğretmenlerin büyük çoğunluğu asgari ücretle çalıştırılmaktadır. Birçok öğretmenin bu dönemde sigortaları dahi yapılmamıştır.
Dershaneler, seviye belirleme sınavları (!) ile Türk eğitim sisteminin yetiştirdiği başarılı öğrencileri tespit eden, değişik vaatlerle o çocukları devşiren ve buradan reklam yapan emek hırsızlığının adresi haline gelmiş yapılardır.
İşte gerçekler… Konu Anayasa Mahkemesine taşındı. Sn. Bakan o mütevazı kişiliğinin bir parçası olarak yapılan düzenlemeyi ilk ağızdan yüce Mahkemeye anlatmak için müsteşarını da yanına alarak savunma yaptı.